• BIST 8779.01
  • Altın 2238.031
  • Dolar 32.3361
  • Euro 35.1031
  • Lefkoşa 15 °C
  • Girne 17 °C
  • Mağusa 16 °C
  • İskele 16 °C
  • Güzelyurt 14 °C
  • Lefke 15 °C

Doğalgaz konusunda diplomatik girişim!

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, hükümeti ve Kıbrıs Türk tarafını temsilen doğalgaz konusunda geçtiğimiz günlerde bazı uluslararası girişimlerde bulundu...
Doğalgaz konusunda diplomatik girişim!

Doğalgaz konusunda bazı diplomatik girişimler yaptıklarını söyleyen Kudret Özersay, kimsenin Kıbrıs Türk halkını ve Türkiye’yi doğal kaynaklar konusunda kandıramayacağını belirtti. Özersay, Kıbrıs Türk tarafının ve Türkiye’nin izni olmadan doğal kaynaklar konusunda kimsenin tek başına bir şey yapamayacağını vurguladı.

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, hükümeti ve Kıbrıs Türk tarafını temsilen doğalgaz konusunda önceki günlerde bazı diplomatik girişimler yaptıklarını ifade ederek, “Kıbrıs Türk tarafı doğalgaz konusundaki gelişmelerde bir aktör olarak hareket ediyor. Kıbrıs Türk tarafı artık doğalgaz konularında bir aktör konumundadır. İzleyici konumunda değildir” dedi.

Özersay, kimsenin Kıbrıs Türk halkını ve Türkiye’yi doğal kaynaklar konusunda kandıramayacağını belirterek Kıbrıs Türk tarafının ve Türkiye’nin izni olmadan doğal kaynaklar konusunda kimsenin tek başına bir şey yapamayacağını söyledi.

Özersay, Dışişleri Bakanlığı olarak İtalya’nın yanı sıra ve diğer bazı dış temaslarda da bulunduklarını belirtti, ancak, konuyla ilgili olarak çok fazla detay veremeyeceğini ifade etti.

 

“Rızamız olmadan kaynakların çıkarılması

uluslararası hukuka da aykırı”

Özersay, Kıbrıs adası ve etrafındaki doğal kaynakların sahibinin iki halk olduğuna işaret ederek şöyle dedi:

“Bizim rızamız olmadan bu kaynakların birileri aracılığıyla çıkarılması dünya piyasalarına taşınması bunun üzerinden gelir elde edilmesi, ‘ben size istediğim oranda veririm’ denilse bile anlamlı değildir. Bizim rızamız olmadan bunu yapmaları zaten uluslararası hukuka da, hakkaniyet ilkelerine de aykırı olan bir şeydir. Bir malın iki ortak sahibi varsa diğer tarafında rızası alınması gerekir, tek başınıza siz bu zenginliğe sahip olamazsınız. Bunun üzerinden bazı şirketlere yetki verip yolunuza tek yanlı devam edemezsiniz.”

Özersay, Kıbrıs Türk tarafının Türkiye ile birlikte verdiği mesajın açık ve net olduğuna işaret ederek, “bizi pasif bir konuma itmelerine müsaade etmeyeceğiz” dedi ve “Bu kaynağı birlikte işletme, işbirliği yaparak çıkarma ve dünya piyasalarına aktarma konusunda size bir öneri yaptık ve önerimiz halen daha geçerlidir. Bunu yapmaya varsanız buyurun yapalım. Bunu yapmaktan kaçınıyorsanız, ‘bizim rızamız ve iznimiz olmadan bunu yapmanıza müsaade etmeyeceğiz’ cümlesinin fiiliyata dönüştürülmüş halidir bugün yaşadığımız” diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, BRT’de yayınlanan “17. Saat” isimli programa konuk olarak, Kıbrıs konusu, Rum tarafının yaptığı tek taraflı doğalgaz çalışmaları ve İtalya temasları ile ilgili açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

 

“Cumhurbaşkanlığındaki

görüşme verimli geçti”

Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı başkanlığında mecliste temsil edilen partilerin katılımıyla gerçekleştirilen görüşmenin son derece verimli geçtiğini vurguladı.

Özersay, bu toplantının her hangi bir pozisyon belirleme toplantısı olmadığını ifade ederek, son derece önemli bir eşikte olduklarını ifade etti. Kıbrıs müzakerelerinin son İsviçre’de yapılan toplantılarda sonuçsuz kaldığını ve BM Genel Sekreteri tarafından da ilan edildiğini anımsatan Özersay, Kıbrıs konusunda ara dönemde olunduğunu ve bu dönemin önemli bir dönem olduğunu kaydetti.

“Bundan sonra nereye doğru gidileceği veya iki tarafın bundan sonra birlikte bir yere gidip gidemeyeceği meselesi en önemli değerlendirmelerden bir tanesidir” diyen Özersay, bu yüzden bu kritik dönemde Cumhurbaşkanının Meclis’te temsil edilen siyasi partileri davet edip görüşlerini almasının kendileri açısından önemli olduğunu söyledi.

Özersay, görüşmeye partilerini temsilen katıldıklarını ve görüşlerini paylaştıklarını ifade ederek, görüşmede sadece Kıbrıs sorununun bundan sonra nereye doğru evirileceği değil, aynı zamanda Kıbrıs sorununun bir parçası olan doğalgaz krizinin bundan sonra nereye doğru gidebileceği ve Kıbrıs Türk tarafının pozisyonunun ne olması gerektiği konularını ele aldıklarını anlattı.

Hissiyatının; önemli ölçüde pek çok konuda bir görüş birlikteliği oluşacak bir zemin bulunduğu üzerine olduğunu ifade eden Özersay, önemli olanın bunu zamanı geldiğinde nasıl pratiğe dökecekleri olduğuna işaret etti.

Kudret Özersay, toplantıya katılan partilerin Kıbrıs’ta bugüne kadarki süreçlere bakılarak, bir sonuç alınabilmesi için aynı şeylerin tekrar edilmemesi gerektiği yönünde bir görüş birliği üzerinde olduğunu söyleyebileceğini ifade ederek, görüşmenin ortak görüş ve farklı fikirlerden yararlanma bağlamında son derece yararlı olduğunu kaydetti.

 

“Uluslararası temaslarımız oldu”

 

Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, doğalgaz konusu ve İtalya’da temaslarda bulunduğu yönündeki iddialar üzerine şunları söyledi:

“Kıbrıs Türk tarafı doğalgaz konusundaki gelişmelerde bir aktör olarak hareket ediyor. Yani ‘birileri karar verir bir şeyler yapar, Kıbrıs Türk tarafı da seyreder, izler’ gibi bir durum artık yoktur. ‘Gerek Kıbrıs Rum liderliği gerekse uluslararası aktörler ve şirketler Doğu Akdeniz’deki doğalgaz konusunda Kıbrıslı Türkleri muhatap almak zorunda kalacaklardır’ demiştik.

Geçtiğimiz günlerde biz hükümeti ve Kıbrıs Türk tarafını temsilen doğalgaz konusunda bazı diplomatik girişimler yaptık. Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında bazı uluslararası temaslarımız oldu. Diplomatik görüşmelerimiz oldu. Bu görüşmeler neticesinde bugün ortaya böyle bir sonuç çıktı. Bu aşamada bundan başka bir şey söylemem veya teyit etmem söz konusu değildir.

Kıbrıs Türk tarafı artık doğalgaz konularında bir aktör konumundadır. İzleyici konumunda değildir.”

Kudret Özersay, deniz yetki alanları ile ilgili Kıbrıs Rum tarafının çok yerde girişimde ve şikayette bulunabileceğini, ancak bu kaynakların tek sahibinin değil iki ortak sahibinin olduğunu tüm tarafların bildiğini ve kabul ettiğini belirterek, Kıbrıs Türk halkı ile Kıbrıs Rum halkının bu kaynakların ortak sahibi olduğunu kaydetti.

 

“Türkiye ile verdiğimiz mesaj nettir”

 

Özersay, şöyle devam etti:

“Bu kaynakların sahibi iki halktır. Oranı tartışılır, ayrı bir meseledir. Ama bu kaynakların ortak sahibiysek eğer, bizim rızamız olmadan bu kaynakların birileri aracılığıyla çıkarılması dünya piyasalarına taşınması bunun üzerinden gelir elde edilmesi, ‘ben size istediğim oranda veririm’ denilse bile anlamlı değildir. Bizim rızamız olmadan bunu yapmaları zaten uluslararası hukuka da, hakkaniyet ilkelerine de aykırı olan bir şeydir. Bir malın iki ortak sahibi varsa diğer tarafında rızası alınması gerekir, tek başınıza siz bu zenginliğe sahip olamazsınız. Bunun üzerinden bazı şirketlere yetki verip yolunuza tek yanlı devam edemezsiniz.

En azından bizim Türkiye ile birlikte verdiğimiz mesaj açık ve nettir; bize ‘çözümden sonra zaten bu kaynakları birlikte kullanacağız’ diyerek böyle bir ‘havuç’ göstererek, bizi pasif bir konuma itmelerine müsaade etmeyeceğiz.

Bizim söylediğimiz şey şudur; ‘bunu birlikte işletme işbirliği yaparak çıkarma ve dünya piyasalarına aktarma konusunda size bir öneri yaptık ve önerimiz halen daha geçerlidir. Bunu yapmaya varsanız buyurun yapalım. Bunu yapmaktan kaçınıyorsanız, bizim rızamız ve iznimiz olmadan bunu yapmanıza müsaade etmeyeceğiz’ cümlesinin fiiliyata dönüştürülmüş halidir bugün yaşadığımız.

Buna müsaade etmeyeceğimizi gösteriyoruz ve aynı zamanda da ‘muhatap Türkiye’den önce Kıbrıs Türk halkıdır, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir, Kıbrıs Türk halkının iradesidir’ diyoruz.

Bu mesajın bu son yaşanan olayla da herkes tarafından anlaşıldığını gözlemleyebiliyoruz. Çünkü Rum tarafının şikâyetlerine rağmen Rusya Federasyonu, ABD ve BM açıklamalarının içeriğine bakacak olursanız aslında uluslararası toplumun da uluslararası şirketlerin de burada normal olmayan bir durum olduğunu, bütün adayı temsil etme yetkisine sahip olmayan, kağıt üzerinde böyle gösterilse de fiiliyatta böyle bir durum olmadığını artık herkes görebiliyor. O yüzden artık Rum tarafının bu konuda şikayet etmesi diplomatik girişimde bulunması bir şey ifade etmez.

Eğer bir şey yapmak istiyorlarsa bizim aktif olarak katıldığımız bu diplomatik girişimlere olumlu yanıt versinler, buna olumlu ve yapıcı yaklaşsınlar, bu krizi daha farklı bir biçimde aşalım. Ama herkes bir defa daha gördü ki; Kıbrıs’ta kapsamlı çözüm olmadan önce eğer hepimize ait olan bu zenginlikler ile ilgili bir şey yapılacaksa ya her iki tarafın da rızasıyla birlikte yapacağız, ya da tek taraflı birinin rızası olmadan yapılmaya çalışılırsa biz buna müsaade etmeyeceğiz.”

 

Rum Lidere yanıt

 

Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Rum liderin doğalgaz konusuyla ilgili yaptığı açıklamamaya da atıfta bulunarak, bu açıklamanın kendi iç kamuoyuna yönelik olduğunu ifade etti ve burada bir gerçeğin olduğunu, bunun da uluslararası çalışan bir İtalyan şirketin sorunu diplomatik yollarla çözemeyip bir anlamda bölgedeki çalışmalarına ara vermek durumunda kalması olduğuna dikkat çekti.

Özersay, gerçekliğin bu olduğunu ifade ederek, “Dolayısıyla kimse bu son yaşanan gelişmeden sonra diğer petrol ve gaz şirketlerinin hiçbir şey olmamış gibi aynen yollarına devam edeceğini düşünmüyor, bu zaten gerçekçi bir yaklaşım olmaz” dedi.

Kıbrıs Rum tarafının enerji planlarına aynı şekilde devam edeceğini söylese bile bu alanda faaliyet yapılmasını sağlayamayacaklarını, böyle bir yetkilerinin olmadığını, bu bölgede halen uyuşmazlığın sürdüğünü ve bu kaynakların başka sahibinin de olduğunu herkesin görüp bildiğini ifade eden Özersay, “Hükümetimizin Türkiye ile birlikte aldığı inisiyatif ile artık herkes bu kaynakların Rum tarafının aldığı tek başına kararlarla kullanılamayacağını görüyor biliyor” ifadelerini kullandı.

 

“Kimse artık Kıbrıs Türk halkını kandıramaz”

 

Kudret Özersay, Rum liderin açıklamasına bakıldığında, farazi olan, varsayımsal olan konularla aslında Kıbrıs Türk tarafını bir nevi kandırabileceklerini düşündüklerinin görüldüğünü belirterek, şöyle devam etti:

“Öyle bir dönem artık geçmişte kaldı. Defalarca şu cümleyi kullanıyorlar: ‘Müzakereler zaten devam ediyor, doğal kaynaklar konusu federal hükümetin yetkisinde olan bir konuydu, bu konu bağlanmış durumdadır, o yüzden Kıbrıs sorunu çözülürse zaten iki taraf da bunu federal hükümette paylaşacak ve kullanacak.’

Peki çözüm ne zaman? Yaklaşık 50 yıldır müzakere yapıyoruz ve sonuç çıkmıyor ortaya. Takvim konulmasına karşı çıkıyorlar. Bu müzakere sürecinin olumlu sonuçlanmasını engelleyen bir duruşları vardır ortada. Müzakereler devam etsin de nasıl isterse etsin gibi bir yaklaşımları var. Dolayısıyla bu statükonun devamından rahatsız oldukları bir görüntü vermiyorlar. O yüzden müzakereler zaten devam ediyor, biz zaten müzakereler içerisinde federal ortaklıkta bunun paylaşılması konusunda uzlaştık demek içi boş bir cümleden ibarettir. Çünkü çözüm sonrasında bunu paylaşmak farazi, varsayımsal bir durumdur. Oysa problem bugüne dairdir. Bir kaynağın tespit edilmesi çıkarılması ve dünya piyasalarına aktarılmasından bahsediyoruz.

Farazi bir gelecekle ilgili böyle bir cümle üzerinden bugüne dair Kıbrıs Türk halkını kimse kandıramaz. Daha önemlisi bu doğal kaynakların kullanılmasından elde edilecek olan gelirin Rum tarafının yaptığı açıklamadan, bir fona yatırılmasından bahsediliyor.

Güneyde kalan Kıbrıs Türk malları konusunda da böyle bir fon kurmuşlardı kağıt üzerinde. Sözde çözümden sonra tazminat ödenecekti. Ama böyle bir fon var mı yok mu belli değildir. O da tamamen varsayımsal, farazi ve içi boştur.

Dolayısıyla kimse Kıbrıs Türk halkı ile Türkiye ile bu doğal zenginlikler ile ilgili ‘Biz yaparız biz çıkarırız biz elde edilecek geliri fona koyarız ondan sonra istediğimiz kadar size veririz’ gibi bir cümle ile kandıramaz. Böyle bir cümle inandırıcı olmaz. Ortada samimiyet varsa işbirliği yapabilmemizin şartları mevcuttur. Bu son yaşanan olay da aslında işbirliği yapılabileceğini göstermiştir. Yeter ki niyet olsun.

Bunun Kıbrıs sorununun çözümünden sonra yapılması ideal olandır ama çözümden önce de iki tarafın zenginliklerden işbirliği yapması ve zenginliği paylaşmaya başlaması belki de Kıbrıs sorununun gelecekte çözülmesi açısından da önemlidir. Örnek de teşkil edebilir. Yani işbirliği yaparak her iki tarafın da kazanabileceğini herkesin görmesi sağlanabilir. Ama bizim rızamız olmadan ve biz dahil olmadan, bizi dışarı yaparak olamaz, buna müsaade etmeyiz.”

Dışişleri Bakanı Özersay, Kıbrıs müzakerelerine de değinerek, “Önemli olan müzakerelerin başlaması değil, önemli olan ortak bir hedefe sahip olunup olunmadığıdır” dedi.

 

“Müzakereler mevcut statükoya hizmet

edecek bir halden çıkarılmak zorundadır”

 

Özersay, şöyle devam etti:

“Kıbrıs Rum tarafı bizim ile yönetimi ve zenginliği paylaşmaya hazır görünmüyor. Dolayısıyla herhangi  bir süreç başlatılmak isteniyorsa önce iki tarafın ortak bir hedefe sahip olduğu ve Kıbrıs Türk tarafına bir şeylerin değiştiğinin gösterilmesi lazım. Bu da bu iki alanda gösterilmelidir. Bir yandan yönetimin ve gücün Kıbrıs Türk tarafıyla paylaşılmaya hazır olunduğunu Kıbrıslı Rumlar göstermek zorundadırlar. Diğer yandan da zenginliği Kıbrıslı Türklerle paylaşmaya hazır olduklarını göstermek durumundadırlar. Bu da tam da doğalgazla bağlantılıdır.

Şahsi görüşüm; doğalgaz ve zenginlikler konusunda eğer Kıbrıslı Türklerle bir şeyleri paylaşmaya hazır olduklarını gösteremiyorlarsa aslında bu ortaklıkla ilgili çok ciddi bir problem var demektir.

Yani ortak bir hedefe aynı düşünceye ve aynı yönde paylaşma iradesine sahip olup olmadığımızı bir test etmemiz lazımdır. Bu test diyalog yoluyla da BM üzerinden de olabilir. Bunu gördükten sonra ancak yeni bir müzakere sürecine ihtiyaç var mı başlanabilir mi o zaman konuşulabilir diye düşünüyorum.

Yani ‘Müzakereler başlasın ama nasıl isterse başlasın’ veya ‘Müzakereler kaldığı yerden başladın’ gibi yaklaşımlar bizi son 50 yıldır gözlemlediğimiz üzere kısır ve açmaz olan kısırdöngü olan aynı müzakere çehresine sokar diye düşünüyorum.

Kıbrıs Rum liderliği maalesef bugünkü statükoda müzakereler devam ettiği sürece kimsenin statükoyu sorgulamadığını görmüş durumdadır. Müzakereler sonuç almayacak şekilde devam ettiği sürece tek yasal devlet statüsünü kullanarak bu mevcut statükodan bu mevcut yapıdan faydalanmaktadırlar.

O yüzden müzakereler mevcut statükoya hizmet edecek bir halden çıkarılmak zorundadır. Aksi halde Kıbrıs Rum liderliği müzakerelerin devamını tabi ki ister. Çünkü kimse müzakereleri sorgulamayacaksa müzakereler devam etsin biz de diğer taraftan doğalgaz kazılarına devam edelim ne zaman Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye bu konuda sesini çıkarır dönüp kendilerine diyelim ki müzakereler devam ediyor şamata çıkarmayalım, müzakereler olumsuz etkilenmesin.

Biz artık Kıbrıs Türk tarafı olarak bugüne kadar yaşadığımız türden bir sürecin içerisine girme niyetimiz yoktur. Burada Kıbrıs Rum tarafının bir şeylerin değiştiğini göstermesi gerekir. Eğer bir şeyler değişmemişse kısır döngüye dönüşecek bir müzakere sürecinin anlamı yoktur. Sayın Cumhurbaşkanı bu şartlar içerisinde bir müzakereci atamayarak bir net mesaj vermiştir. Önümüzdeki dönemde hükümetimizin düşüncesi; dış politikada Kıbrıs Türkünün bu bölgede hem doğalgaz konusunda hem Kıbrıs sorunu konusunda hem de diğer dış politika konularında aktif şekilde angaje olacağı bir aktör konumunda hareket edeceği bir dış politika vizyonumuz olacak. Bunu fiiliyatta herkes yaşayarak görecek”.

 

Diğer Haberler
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Ada Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.